16 Eylül 2009 Çarşamba

yanlış sanılsamalar içindeymişim de haberim yokmuş...



Sanıyordum ki ipekten bir süre ayrı kalınca biraz kafa dinlerim.

Sanıyordum ki aile saadeti içerisinde harmanlanırım.

Sanıyordum ki ipek beni özler, özlemini blogda paylaşır, ben de gurbet ellerde okur mutlu olurum, götüm kalkar.

Sanıyordum ki ipek bu ayrılık süreci içerisinde azar, üzerime atlar.

Sanıyordum ki ipeksiz galatasaray maçını izlemek süper olur.

Sanıyordum ki bu sanmalar ne kadar da güzel... meğer çok pis yanılıyormuşum...


İpek beni el sallayarak uğurladıktan sonra içim burkulmadı değil ama bir yandan da aile saadeti yolcuğulun başında tüm vucudumu titretmişti. Annemin güzel yemekleri, babamla atışmalar gülüşmeler laf sokuşmalar çılgın eğlenceler... herşey harika olacak gibi geliyordu... aslında öyle de başladı...


memlekete vardığımda elleri hamur kokulu anam, tüm bedeni toprak kokulu babam beni karşıladı ( tamam lan ajitasyon yapıyorum, bildiğin parfüm kokuyorlardı.. hele babam, ona geçenlerde yolladığım parfümü bocalamıştı üzerine... hani bak sıkıyorum, çok sevdim gibisinden.. neyse.. kapa parantez.. ) anne en sevdiğim yemekleri yapmıştı bile eve dönerken de arabayı ben kullandım baba kitledi dreksiyonu bana yine.. "al bakalım evlat sen götür bizi"... iyi peki.. gittik eve.. babam yemek yememi beklemeden en sabırsız hali ile ağırmaya başladı bile... "hadi oluuummm gel de vereyim şu tavlayı eline..." yaa baba bi ur yemek yiyim di mi... yok bir de yenilince çok pis sinir yapıyor... neyse o güzel yemekleri yedim, miğdem bayram etti, sonra oturduk babayla tavlaya 5-3 yendim çıldırdı yine.. eşşoleşşek büyüd de babasını tavlada yeniyor, ben öğrettim lan sna bu oyunu kerata, ben sana şans verdim yoksa yenemezsin vırt zırt bir dünya laf.. ama çok eğlendim çok güldüm... ayrılığn şu zamana kadar olan kısmı güzeldi ama bir yandan da ipek ne yedi acabaa.. napıyodur şimdi diye de düşünmedim değil... koca yüreği işte... ( ahahaa kocasının gülü... )


sıra geldi yatıp uyumaya, bir ana kuzusu olarak annemim öpüp koklamalarından sonra odada yalnız bırakıldım. odamı özlemişim açıcası. tavanı izledim, lise günlerimden kalma gitarıma baktım -aynı köşesinde duruyordu öyle, sanki uzun süre onu yalnız bıraktığım için küs gibiydi bana- neyse sonra uyuyayım artık dedim, sağa dön yok, sola dön yok, göt üstü, yüz üstü, amuda kalkma, başüstü yatma derken uyuyamadım... saatler geçti yok... içimden şarkılar söylüyorum, koyunlar sayıyorum, yok yok yok.... gitarı aldım elime gecenin bir yarısı tıngır tıngır... neyse biraz gitarla uğraştıktan sonra uyurum sandım tekrar yattım yok... olmuyor olmuyor... uyuyamıyorum... ipeğe mesaj da atmıyorum uyumuştur şimdi uyanmasın diye... kitap aldım, söylemesi ayıp 120 sayfalık kitabı bitirdim yine yok... yok ki yok... bir gram uyku yok... o an anladım ki ipeksiz uyuyamaz olmuşum....


öyle böyle sabahı ettim ben.. bir ara dalmışım artık ama uyuyamadım işte... 2-3 saat ya uyudum ya uyuyamadım.. aslında uyumak da denmez ya benimkine neyse... sabah oldu bir boşluk var... birşey eksik... yok birşey yok.. kalktım su içtim evin içinde dolanıyorum.. birşey yok.. birşey eksik... bavulumu kurcaladım, bilgisayarı açtım kurcaladım.. birşey yok ama ne... ipek yok... tamam bu büyük bir eksik ama ipekden başka bişiy yok... ipekle olan birşeyin olmadığını dakikalar sonra anladım...


ipeğin en çok sevdiğim hali uykudan uyandığı halidir... uyumaktan dudakları şişmiş, mis gibi kokan o mahmur hali... o şişmiş dudaklardan öpmeden, mis gibi kokusunu içime çekmeden, sımsıkı sarılmadan güne başlamak benim için adeta ızdırap! evet ızdırabın içindedim....


aldım elime telefonu hemen ipeği aradım, o uyulu sesiyle cevap verdi, konuştuk, mutlu oldum.. blogu sordum.. gidişinde yazdım birşey o kadar dedi... iyi dedim ben yokum ya şimdi çekiştirirsin beni yazarsın bişiyler dedim, gülüştük filan ama döndüğümde baktm ki o da yazmamış birşey... neden yazmadın diye sordum, sensiz hiç tadı çıkmıyor dedi... hatta bir ara blogu kapatmayı bile düşünmüş... kıyamam bitaneme... onsuz günler aile saadeti içinde ama eksik geçti... bir yanımı onun koynunda bırakmışım meğer, çok canım yandı dostlar... ama süper havuştuk, çok pis sarıldı bana, o biçim öpüştük filan... canım benim yaa... ay lav ipek...









9 yorum:

* ßayanku$ ^^ dedi ki...

Nasıl bi aşk bu yaa her yazıyı bi hayranlıkla okuyorum

Eliza Doolittle dedi ki...

:) Tatlilar...gozunuz aydin.

Adsız dedi ki...

eheh gözünüz aydın gençler :)))

sentekbizikimiz dedi ki...

çok tatlısınız hepinizz.yerim:=))
bu arada biri efeye evlenme teklif etmiş, efe yorumu silmiş kıçının korkusundan. eğer o şahsiyet bu satırları okuyasa ona seslenmek istiyorum.
EFE BENİM:=)

LoLLa dedi ki...

efe'ye; yaaa yaa ya baağğkk gordun mu uyunmuo dimi sevielnden ayri hih!
(niye agresyon yaptim bilmiom gerci)

ipek'e: laaaan silmeyeymiste alaydik adini adresini haspanin
(burda hakli agresyon)

ipek & efe' ye: allaaaam yaa masallah deyin yaaa hoooof

temeeem ben dedim simdi size de :)

loy :)

sentekbizikimiz dedi ki...

@lolla: kızım sen niye bu kadar tatlısın ya? nası da sinir olmuş haspaya:p ehihhihi, şiir gibi oldu

,, dedi ki...

e çüş artıık kimmiş o beee:) bana bakın ipeklen efe cok seviyorum sizi be! yazın heeppp:)

sentekbizikimiz dedi ki...

@fashion with ecem: yazıcaz yazıcaz da önce şu efeye yazanı bulmam lazım:=) adam bi havalarda, şımarıklık yapıyo, dötü kalktı elimde kalıcak:=)bu arada bizde seni seviyoruz. muckkkk

Leah dedi ki...

Ben sizi çok özlemiştim yaaaaaaaaaa iyi ki geldin Efe!
Yazın çokça, resmen yokluğunuzu hissettim!
Hoşgeldin Efe.
Mucuks İpek :*

sevdiceklerimiz